SAKA ETNONİMİNİN ETİMOLOJİSİ ÜZERİNE
'
Prof. Dr. Fuzuli Bayat, Gaziantep Üniversitesi, Fen. Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl.
öğretim üyesi.
Sak veya Saka etnoniminin etimolojisine geçmeden, bu Türk kavminin
bazı tarihî ve etnografik eserlerde yer alan özelliklerine değinmek gere-
kir. Yunan eserlerinde Skyth, Farslarda Saka olarak adlandırılan bu ka-
vim, M.Ö. 8-7. yüzyıllarda Sak (İskit) topluluğunun hâkimiyeti ele ge-
çirmesi ile İskit-Saka adı ile tanınmıştır. Çin kaynaklarında Say, Se, So,
Su şekillerinde kaydedilen ve en eski Türk soyu olarak nitelendirilen1 bu
boy birleşmesi Çin”in batısından Karadeniz sahillerine kadar uzanan ge-
niş bir sahada büyük bir devlet kurmuştur.
M. N. Özerdin'e göre, lVLÖ. 2500 yıllarında Çin”de tek devlet ve tek
bir uygarlık şekli ortaya çıkmadan önce, ayrı ayrı yerli kültürlerin ve çe-
şitli halkların yaşadığını görüyoruz. Tespit edilen altı yerli kültürden biri-
si kuzeybatı yani, Proto-Türk Önceleri avcı kültürü iken son-
radan çoban kültürüne dönüşmüştür.2 Büyük bir ihtimalle demirci olan bu
Proto-Türk kavimleri zamanla Çin”in kuzeyinde devletler de kurmuşlar-
dır. Bunlardan birinin Altay-Sayan dağları civarında ve çok büyük-ihti-
malle M.Ö. 4.-3. binyıllarda Türkistaniı, Altay”ı ve Hindistaniı da içine
alan Altay devleti olduğu bilinmektedir. Altay devleti yine büyük bir
ihtimalle M.Ö. 2. binyıllarında şimdiki İran'ı ve M.Ö. 1700-1500 yılları
arasında Hindistan°ı işgal eden Ari adlı Hint-Avrupalı bir ırk tarafından
yıkılmıştır.
A. _İnan”a göre, tarihin başlangıcından itibaren Türklerin büyük fiítu-
hatlarının en önemlisi iki şey sayesinde olmuştur: At besleme ve demir-
cilik. Türk, Çin, Arap ve Fars tarihçileri ve coğrafyacıları Türklerin de-
delerinin demirci olduğunu bildirrnektedirler.3 İskitler Avrupa halklarına
ve doğu halklarından İranlılara ata binmeyi, at üstünde savaşmayı öğret-
tikleri gibi, ayağa kadar uzayan etekleri çıkarıp şalvar giymeyi de öğret-
tiler. Türkler kısa, deri kürkler giyer, başlarını deri kalpakla örterlerdi.
Çin, Yunan, Fars, Arap, Rus, Gürcü ve Ermeni kaynaklarında Türklerin
giyimi hakkında yeteri kadar bilgi verilmiştir. '
Bisner, kafatası kemiklerine dayanarak İskitlerin Turani ırka mensup
olduklarını söyler.4'Buna dayanarak, Orta Asya”da, Altay”da yaşamış
olan Turani ırkın hayvan motifli sanatının da benzer olması gerektiği
sonucuna varabiliriz. Hayvan stili, Moğolistanidan Karadenife geniş bir
alana yayılmıştı. Karakterine, semiyotik senıbollerine göre hayvan stili,
coğrafya ve zaman farklılıklarına rağmen (M.Ö. 2000 yılından, M.S. 9.
yüzyıla kadar) tamamen aynıydı. Türk resim sanatı, halıcılık, deri işle-
meleri şüphesiz hayvan stili üzerine kurulnıuştu.
İskit kurganları- ile Altay kurganları, Orta Asya kurganları ile Ural
kurganları benzer şekilde olmanın yanında, eşyalar bakımından da aynı-
dır. S. İ. Rudenkomun 1929 ve 1947 arasında aralıklarla kazdığı Altay'-
daki Pazırık ve diğer kurgan kazıntıları M.Ö. 5. yy'daki kültürün Kara-
deniz kıyılarındaki lVLÖ. 7-6. yy. İskit kurgan ile aynı olduğunu
gösterir. At eyerlerinin ve yularlarının da İskit-Sakalarla Hunlar arasında
aynı olduğu defalarca kaydedilmiştir. Türkler (İskit-Sakalardan Müslü-
manlığı kabul eden Türklere kadar), ölüyü ya yaprakların döküldüğü
sonbaharda, ya da ağaçların çiçeklerini açtığı ilkbaharda defnederlerdi.
Ölünün atının kesilerek kurban edilmesi, hizmetçilerinin, atlarının, silah-
larının savaşçı ile beraber gömülrnesi âdeti, istisnasız bütün Türk boyla-
rında vardı.
At sütü içen, at eti yiyen, atlı göçebe hayatı yaşayan Türklerin, eski ve
. değişmez âdetlerinden biri de öldürdükleri düşmanın kafa tasından kadeh
yapmaları idi. Herodofiun, İskitlerin bir kolu olan İssedonlarrn uygula-
dıkları, öldürdükleri düşmanların kafa taslarından kadeh yapma geleneği
hakkında verdiği malumatın5 I-Iunlarda, Bulgarlarda ve Göktürklerde de
olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Türkler arasında geniş bir alana yayıl-
mış olan düşman başından kadeh yapma geleneğinin temelinde, öldürü-
len düşmanın gücünün ve kahramanlığının kendilerine geçeceği inancı
vardı.6 Atlı göçebe geleneğini ve yaşamını koruyan Safevi devletinin
kurucusu Şah İsmaiPin, öldürdüğü Özbek hükümdarı Şeybanfnin kafa
tasından kadeh yapmasının nedenini de aynı gelenekte aramak gerekir.
İranlılarla savaşan Türk kavmininI adı Yunanca”da Skyth, Farsça” da
Saka, Sanskritçe' de Şaka, Çincelde Sat' idi. Budizmi oluşturan efsanevi
prens Gautanıa°nın Şakyamuní/Sakyamuni adlanınası ve Hintlilerin içine
preıısin mensup olduğu kabilenin dışarıdan gelmesi (Cevahirlel Nehru
kızına yazdığı bir mektubunda bu durumu özel olarak belirtir) düşündü-
rücüdür. Saka etnonimiyle ilgili etnotoponim Şekı' (Azerbaycanida yer
adı) adı ile korunmuştur ve bu ad Şcıkyamuııi ile bağlantılı olarak görül-
mektedir. Besütun yazıtları da bu Saklardan bahseder. K. Ritter”in, far-
kında olmadan sak sözünün halk değil, dinî anlam ifade ettiğini söyleme- V
si de bu fikri ispatlayacak bir başka delildir. Onun incelemelerine göre
Karadenizin kuzey ve batı kısımlarında yaşayan İskit-Sakaların, İranlıla-
rın dininden farklı ve İranlıların dinine düşman müşterek bir dinleri var-
dı.7 Burada şunu da belirtelinı ki, hem hayat, hem kültür, hem de dinî
inançları ile İranlılardan kesin şekilde ayrılan İskit-Sakaları, nedense bazı
Avrupa ve Rus bilim adamları göçebe İranlılar olarak araştırmaya çalış-
mışlardır. ı
İ. Dyakonov, Skyth (İskit) kelimesinin eski Yunancaida Skythe oldu-
ğunu yazar ve bu etnonimin Asur kaynaklarında Aşgıızay, Asguzay
(muhtemelen Dış veya Taş Oğuz anlamında); Babil kaynaklarında
İşguzay (ülke olarak İşguza, İşguzay sözünün İç Oğuz olabileceği ilıti-
mali güçlüdüû; eski Yahudilerde Asguz şekillerinde çeşitlendiğini bildi- -
rir,8 Bu da Saka adının Oğuz adıyla aynı kökten gelebileceği ihtimalini
göz önüne getirir. _ '
Hunlardan bahseden Avrupalılar (elçiler, tarihçiler, siyasetçiler, sey-
yahlar), onlar için daha anlaşılır bir terim olan İskit kelimesini kullandılar
veya onların da İskit olduklarını söylediler. Meselâ, 5. yüzyılda, Bizans
elçisi sıfatı ile Atilla°nın yanında bulunmuş olan Priskus,. yazılarında
“Hun töresi”, “Hun dili” ifadeleri yerine “İskit töresi” ve “İskit dili” kav-
ramlarını kullanmıştır. Atilla*nın sarayında beyaz elbiseli kızların İskitçe
şarkılar okudukları hakkında bilgiler verilmektedir.9 Karadeniz sahille-
rinde uzun süre hükümran olan (M.Ö. 7. yüzyıldan MÖ. 2. yüzyıla ka-
dar) İskitleri, Bizans tarihçileri çok iyi tanıyorlardı. 7. asrın Bizans tarih-
çisi Theophylaktos Siınokatta, Avar Türklerini İskit soylarından biri ola-
rak kabul eder.10 ` ı 1
İ. Pyankov”a göre, İskit Mazkitler (Massaget) adı altında, asıl Türkler
kastedilirdi.11 A. Bernştam Türk etnosurıun aslını doğrudan Hunlara,`
Hunların da aslını doğrudan İskitlere bağlanııştır.12 Göktürkler hakkında
yazan Bizans tarihçisi Menandros, 568 yılında Roma elçileri Türk ka-
ğanlığına gelirken, elçilerinyanan ateşleriıı arasından geçerek temizlen-
diklerini; elçilerín şahitliğine göre, bu merasime iştirak eden şamanların,
İskitlerin dilinde dua okuduklarını ve konuştuklarını kaydedenßHatta
15. yy”da Timufun ordusuna da Bizans kaynaklarında Skyth İdenildiği
bilinmektedir.14
Bütün bu ayniyetler hakkında bilgi veren Bizans tarihçileri, İskirlerin,
Hunlarm, Türklerin sadece aynı milletler olduklarını değil, ayrıca onların
mitolojik ve etimolojik bakımdan da aynı hayvan adını taşıdıklarını iyi
bilirlerdi. Benzer süreç Oğuz-Mete paralelliğinde, Hunların idare etme
sistemlerinin Göktürklerde, Oğuz Yabgu devletinde tekrarlanmasında,
Akhunların Akkoyunlulara, Karahunların Karakoyunlulara dönüşmesin-
de, Guzların Rus salnaınelerinde Torki, Bizans belgelerinde Uz diye ad-
landırılmasında da görülmektedir.
Eski kabile adlarından bazıları Ay merkezli inanç bağlamında çö-
zümlenebilir. Sak veya Saka adı da bu açıdan Ay Tanrı inancının bir yan-
sımasıdır. Eski Türklerin astral kültünde Ay”a büyük önem verilirdi. Da-
ha eski çağlarda kozmogonik mit, Ay”ı Yaratıcı Tanrı olarak kabul eder-
di. Ayîa tapınma, İskit Sakalarda, Kimmerlerde ve esasen de Hunlarda
önemli bir yer tutardı.15 Ay°ın, Türk dinî-mitolojik sisteminde yaratıcı
kudret ve mutlak iyilik sembolünden erkek veya kadın gibi tasavvur e-
dilmesine kadar gelişim göstermesi Prototürk döneminden beri bu kültün
Asya göçebeleri arasında yaygın rolünden haber verir. Göçebe Türkler
Ay”a göğün ve yerin ebedî bekçisi olarak bakmaktaydılar. Bu nedenledir
ki, Türk destan ve efsanelerinde Ay kültünün bazı yönleri ile beraber,
koruyuculuk ve bakirelik simgesi olduğu da bilinmektedir. Özellikle eski
Türk mitolojik düşüncesinde Ayfa atfedilen mistik sıfatların diğer halk-
larda bu veya diğer şekilde benzerlik oluşturması Ay merkezli mitolojik
düşünceyle ilgilidir. Zamanla Ay kültü diğer dinî sistemlerde de etkili
olmuştur. Hıristiyanlık”ta ve İslàm”da bunu açıkça görebiliriz. Bir za-
manlar Polonyalı bilim adamı Nemojewski “İsa Tanrı” adlı eserinde,
“İsa, Ay 'dan başka bir şey değildir” diye yazmıştır.16 A. Caferoğlu, V. V.
Stasov”u'ıı l902”de yayınlanan makalesinden aldığı bilgiye dayanarak,
İskitlerde ve Hunlarda Ay şeklini andıran üç çatallı aletten başka, ucunda '
Ay şeklinde demirden tasviri olan kırmızı bir kumaşın takılması ile kul-
lanılan diğer bir askerî amblemin de mevcut olduğunu bildirin” Muhte-
melen, hilal şeklinde olan U Ay işaretine ortadan çekilen ok işareti ip,
Ay”ı veya Güneşfi sembolize etıniştir.
Herodofa göre, İskit-Sakaların atası boğa (öküz) şeklinde tasavvur e-
dilen Targitay'dır.13 Bu, ecdad-boğa en eski varyantı Sümerle-
rin baba-tanrıları olan EnliFin, erkeklik simgesi olan boğa ile özdeştiril-
mesidir. Sakaların atası olan Targitay adının tar veya toridan türediği
görülmektedir. Sibirya halklarının dilinde tur veya tor, vahşi boğa veya
maııdayı bildiırnektedir. Muhtemelen, Sakaların Ay Tanrı ve onun yerde-
ki sembolü olan boğa kültüne olan inançları bu adda kalıntı şeklinde de
olsa bulunmaktadır. Diğer taraftan İskit mezarları da öküz başını hatır-
latımaktadır.19 Heredofun İskit-Amyurgiy olarak nitelediği etnosa, Stra-
bon (M.Ö. 1.asır) ve Plinius (M.Ö. 1. asır) Turregetai veya sadece Tarke
demişlerdir. Turke”lerin yaşadığı yer, Çinlilerin eski Türk soyu olarak
adlandırdığı *say, se, so, sa ile aynıdır. Avrupa bilginlerinin çoğu da bu
iki terimi, *sair (İskit-Amyıırgi) ve Yunan bilginlerinin Tarregerai de-
diklerí sa, so ile aynileştirirler.20 Sa, so”nun anlam içeriği belli olmasa da,
Saka hükíiındar ve ecdat adlarında, kurgan kültüründe boğa inancının
sistemli olduğu bir gerçektir.
Saka adının etimolojisi doğal olarak etnokültürel bağlamda açıklan-
nıalıdır. Kabile adlarının etimolojisinde belli kuralların geçerli olmadığı
yapılan araştırınalar sonucu ortaya çıkmıştır. Türk boy adlarının zamanla
semantik dallanmaya maruz kalarak birkaç merhale geçtiğini göz önünde
bulundurarak Saka veya Sak adının etimolojisinde Ay merkezli inanç ve
onun yerdeki sembolü olan boğa külrüne ekstralinguistik veri tabanında
başvurmak gerekir.
Bütün bu dinî-mitolojik, etnografik ve dil verileri bağlamında
Sak/saka etnoniminin aşağıdaki etimolojik denemesini vermek mümkün-
dür: Eski dillerde *saks, skas, seks, sak, sa şekillerinde çeşitlendirilen bu
kelime hiyerogliflerde iki ayın üst üste düşmesi biçiminde (dolunay) ifa-
de edilir ve ayı sembolize eden boğa anlamına gelirdi. Bazı dillerde (İz-
landa, Hint, Tohar, Latin vs.) nostratik bir kelime olan sak ve onun diğer
türleri altı rakarnını da 'ifade ederdi.” İdil ve Tuna Bulgarlarında sekizinci
ayın adı şehtem veya .sı:ıı'ıteı'1rıdir.2.2 Eski Bulgarca”da sahtem (Tuna Bul-
garları) ve sekírim (İdil Bulgarları) şekillerinde mevcut olan bu sekiz
sayının sekr-sekir~sekiz~sak~sah olabileceği ihtimali çok güçlüdür.
Prototürk devrinde şeh~seh~sek sözünün, kalın a ünlüsünün, ince-e ünlü-
süne çevrilmesi sonunda `ortaya çıkması büyük ihtimalle mümkündür.
*a>e ses değişmesi sonraki Türk lehçeleri için de karakteristiktir. Çağdaş
Türk lehçelerinden Tatarcefda, Başkurtca'da, Azerbaycan TürkçesŸnde
ve diğer lehçelerde *a>e değişmesi görülmektedir. Hatta tarihî Türk leh-
çelerinden Kıpçakça”da ve Peçenekçe'de *a>e` ses değişimi geniş yayıl-
mıştır. Bu değişim *a>e>i şeklinde bir gelişme de sergilemektedir. Do-
layısıyla, sak'ın sek olabileceği dil verileriyle de tasdik edilmektedir.
Sekiz sayısının güneşi sembolize ettiği bellidir. Hint-Avrupa dillerin-
den farklı olarak Türkçe°de bu kelime gelişme geçirerek sekiz rakamını
ş ve güneşi bildirmiştir. Diyebiliriz ki, sak sözü Ay merkezli mitolojik i-
nançlardan Güneş merkezli inançlara geçitte köprü rolünü üstlenmiştir.
Ayrıca bu kelimede hem ay, hem de güneş inancının işaretleri bir arada-
dır. Sair/Sekiz kelimesiyle ilgili olarak şunu da belirtmemiz gerekir ki,
sekizinci yılın sonunda Ay ışığının yeni dönemi başlar. Gezegenlerden
Venüs”ün görülme süresi sekiz aydır. Buradan da dinî simgelerdeki, cen-
netin sekiz tabakalı olması, on sekiz bin âlemin mevcutluğuna oian inanç,
zamanın sekizli devresi ve yeni zaman ölçüsünün sırrı açıklanmış olur.
Eski çağların aıtım, aile, nikâh ilâhesi olan Venüs, çoğu kez sekiz yıldızlı
gezegen olarak tasavvur edilirdi.23 Sekiz sayısının, Sümer tanrısı Din-
gir'in bir başka anlamı olduğu bilgisini de ilave edersek, tanrı sembolü-
níínsak/seık/seg morfeminde gerçekleştiği ortaya çıkar. Eski kültür sa-
hiplerinin Venüsbü değil Ay tapınaklarını da sekizgen şeklinde inşa et-
melerinin sırrı burada olsa gerek. Doğal olarak başlangıçta Ay`ın simgesi
olan sekiz zamanla Güneşün simgesine çevrilmiştir. Özetlersek; sekiz
sayısının Ay'ı sembolize etmesi, dolayısıyla Ay”ın yerdeki simgesi olan
boğay-ı da hatırlatmakta ve bu geçit halkının Ay merkezli hayvan adını
kendine mal ettiği anlaşılmaktadır.
Sak kelimesinin değişik etimolojik izahı XIX. yüzyıldan itibaren bi-
linmektedir. Meselâ V. Grigoryev'e göre sak, sek varyantında mevcut
olan bu söz köpek demektir. V. Abayev'e göre sak, sakhklan türemiş
olup geyik anlamını ifade eder. Her iki bilim adamı sak etnonimini Hint-
Avrupa dilleri ile izah etmeye çalışmışlardır.24 D. Aytmuratov sak sözü-
nün Şaş, sas, Seç, Saksu, sıh, su, so varyantlarında mevcut olup saç, örük,
veya ceza anlamı bildirdiği fikrinde ısrar eden?5
Buraya Avrupa Türkolog ve İran-şinaslarının etimolojilerini de ilâve
edebiliriz. Batılı bilim adamlarının İskit/Saka kelimesini zorla Hint-
Avrupa diline bağlamak çabaları dilcilik ilmini zorlamaktan başka bir şey
değildir. Bilimsellikten uzak bu etimolojilerden bazı ömekler şöyledir:
Saka kelimesi girmek koşmak, akmak anlamına gelen sak'tan türemiştir.
Bir diğer açıklamaya göre; saka koşmak, hızlı, serseri anlamları bildir-
mektedir. Bu kelimenin okçu anlamı ifade eden skada>sukada>sukda>
sahra kökünden türediğini öne sürenler de vardır. Diğer etimolojiler de
sak adını etnonim kurallarına aykırı bir biçimde İran kökenli kelime ola-
rak açıklamaktaclır.26
Ciddiye alınmayacak Avrupa-merkezcilik ideolojisinden doğan eti-
molojileri bir tarafa bırakarak kısaca özetlemek gerekirse, eski İskit-
Sakalar Ay Tanrfya (Ksenofontovä göre Güneş Tanrfya) inanan ka-
vimdiler ve adlarını da diğer Türk kabile adları gibi dinî inançlarından
almışlardı.
Milattan önceki Sak veya Saka devleti tarih sahnesinde yerini başka
bir Türk devletine terk etse de bu kavim silinip gitmedi. Nitekim bugün
Sibirya”da ve Altay'da eski Sakaların varisleriyle karşılaşmış oluruz.
Bunlardan biri Saka, diğerleri de Sagay Türkleridir. Yakutların kendileri-
ne *saha/saka demeleri ve "Yütyíigen yüreyalin, Sah saraydın” (Umumi
anlamı: Tanrı korusun) atasözlerinde sak, Tanrı adı olarak nitelendiril-
miştir. Sekiz rakamının sayılar içinde özel yeri onun evrenin bütünlüğünü
simgelemesi ve simetri oluşturmasıdır. Buna göredir ki, Yakutlarda unu-
tulan eski Tanrı adının Saka olması dikkati çekınektedir. '
Yakut ve Saka etnoninılerinin Evenk dilindeki yako sözünden alındı- _
ğını söyleyenler de vard1r.27'Bu kelimenin eski Türkçeadeki yaqa (kenar,
hudud, yaka) veya yaya, süvari olmayan anlamlarına geldiği de kayde-
dilmiştir. Ancak yakn(t) ve saka kelimelerinin aynı kökten -yaldsak gel-
mesi oiasıdır. Yakut Türkçesi'nde karakteristik olan, kelime başlarında
s>d değişmesi, genel Türkçede d>y yer değişmesi şeklindedir. Bazı
dilcilerin (N. Poppe, Gy. Nemeth) Türkçeyi y ve s lehçelerine ayırdığı ve
Yakutça'yı s ağzında konuşan Türk lehçesi olarak sınıflandırdığı bilin-
mektedir.28 Türkçe°de *y ile Söylenen sözler Yakutça ve Çuvaşça'da *s
ile söylenmektedir: Yıl>sıl, y0l>suol, yer> ser vs. Bu kabilden olan söz-
lere yaqa/yaka>saka/saqa etnik adlanmasını da dâhil edebiliriz. Bütün
L bunlar yaqafyaka sözünün saka şekline dönüşebileceğini işaret etmekte-
dir. G. Ksenofontov'a göre Yakutlar, bir şey hakkında cevap venrıekte
zorlandıklarında “Sah biter” (Tanrı bilir) ifadesini kullanırlar Ve sah ke-
ıimesiiıin anıainmi eiıiiiezıeif.29 sek keıimesiiiin Türk ıeıiçeıeiiiide birçok
anlamlarını (sa/so köküne bağlı sağmak, beyaz, zaman vs.) veren
Ksenofontov, bir zamanlar *saifın Güneş T anrfnın mitolojik adı olduğu
ve saka kelimesinin de Güneş 'e tapınan 'insanlar anlamına geldiği görü-
_ şündedirg'0 Aynı yazar, haçın Yakutlarda Güneş ışığını belirttiği ve boz-
kır tanrısı Saha”nın grafik işareti olduğu görüşündedir.3ıi
Kültür tarihinden, Ay Tanrı inancının sonradan Güneş Tanrı inancı ile
yer değiştirdiği bilinmektedir. Şu hâlde, Çinlilerin insan anlamında kul-
landıkları ve say, se, so, _sa şeklinde işaretledikleri kabile adı da Ay Tanrı
inancı ile bağlı olmalıdır. V. Troşanskiy”nin araştırmalarında sak veya
saka kelimesi insan anlamı bildirmektedir.32 Onun bu fikrine E. Sidorov
da katılmıştır. Ancak bu bilim adamı saka sözünün menşeini Mançur
diline bağlar' ve kelime anlamının av, baskın, buradan da avcı, insan kav-
ramlarını bildirdiğini yazar.33 Bazı Türkologlar yukarıda da söylendiği
gibi sair/saka etnonimini Türkçeldeki kenar, uç, kapı anlamları içeren
yaga/yaka sözüne dayandırrnaktadırlar.
SakI veya Saka kökünden türeyen diğer bir kavim de Altay°da yaşayan
Sagay/Sakaylardır. Altay'da yaşayan Sagay boyu tıpkı Kaşkay gibi ay
tanrıya tapınan eski kavimlerden biri olmuştur. Sag-ay veya sak-ay ter-
kiplerinden oluşan bu etnonim sakalarla ilişkisi olabilecek eski Altay
Türklerindendir. Çin yılıklarının *say, soy,` so, se olarak transkribe ettik-
leri bu eski göçebe kavim muhtemelen şimdiki Sagaylardan başkası de-
ğildir. *Saka/saga/sag varyantlarında değişme gösteren etnonirnin sakay/
sagay şekline dönüşmesi, Türk dilinin yapısı açısından mümkündür. Ayın
sekiz devreli olmasının *sak/sek>sek-iz kelimesinde rekonstrüksiyon
edilmesi ayın simgesinin sekiz olabileceği düşüncesini doğurur. Şu hâlde
sag-ay sekiz ay gibi bir anlam kazanmış olur.
Saka kelimesinin daha öncelerde Ay anlamı karşıladığını, sonradan
Güneş kültünün göstericisi olan Sak etnoniminde kaldığını veya Güneş
Tanrısı anlamını karşıladığını düşünebiliriz. Yukarıda da belirtildiği gibi,
sekizinci yılın sonunda Ay ışığının yeni döneminin başlaması ve geze-
genlerden Venüs'ün görülme müddetinin sekiz ay olmasi, sak veya saka
(çoğulu sakat) teriminin ilk başlarda ayı sirngelediği kanaatini oluşturur..
32 Troşanskiy, V. F., Evalyutsiya Çernoy Ver: (Şamansrva) n Yakutov, Kazan, l9`02,
5.12.
33 Sidorov, E. İ., Etnonim Saha, Etniçeskaya Onomastika, Moskova, 1984, s.42.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder